30 Aralık 2015 Çarşamba

LibreOffice Impress ve Draw İçin Eklediğim Özellik

LibreOffice Writer ve Calc bileşeninde bulunan "Çizim Fonksiyonlarını Göster/Gizle" düğmesi Draw ve Impress bileşeni içinde yoktu. Araç çubuğu özelleştirilip eklense dahi kullanılamıyordu. Gönderdiğim yama sayesinde 5.2 sürümünde bu özelliği Draw ve Impress içinde de kullanabileceksiniz.

Yamayı buradan inceleyebilirsiniz:

https://gerrit.libreoffice.org/#/c/20553

Draw

  
Impress

 










27 Kasım 2015 Cuma

LibreOffice için Eclipse IDE Desteği

LibreOffice çok büyük bir proje olduğundan içindeki bir kısmı anlamaya çalışırken grepler içinde kaybolmamak işten değil. Burada yardımımıza IDE'ler yetişiyor. IDE'lerin yeteneklerini kullanarak bir sınıfın nerden miras alındığı, bir değişkenin nerede tanımladığı gibi şeyler çok kolaylaşıyor. Kod tamamlama özelliğini de atlamamak lazım tabi.

Ben bir süredir LibreOffice'in Eclipse ile çalışabilmesiyle ilgili bir öneri üzerinde çalışıyordum. Bugün kabul edilen yamamla birlikte bu iş için büyük bir adım attım. Gönderdiğim yamayı buradan incelebilirsiniz:

https://gerrit.libreoffice.org/#/c/20239/

5.2 sürümüne eklenecek olan bu yama LibreOffice içindeki include satırlarının doğru bir şekilde ayrıştırılabilmesini ve doğru bir şeklide derlenebilmesini sağlıyor

LibreOffice'in Eclipse ile kullanımı aşağıdaki gibidir:
  • LibreOffice'in kaynak kodunu burada tarif edildiği gibi derleyin.
  • Ardından aynı dizinde  make eclipsecdt-ide-integration komutunu çalıştırın.
  • Eclipse CDT ile aşağıdaki ekran görüntüsündeki gibi yeni bir proje oluşturun.
  •  Dosya sisteminizdeki LibreOffice modüllerinden birini seçin ve ekran görüntüsündeki ayarlar ile modülü Eclipse'e yükleyin.


  •  Yüklediğiniz modülün üzerine sağ tıklayıp import'u seçtiğinizde resimdeki gibi ayar dosyası seçeneğini seçin.
  • Yüklemiş olduğunuz modülün içindeki eclipsesettingfile.xml dosyasını seçin.
 
Artık projenizin içide altı çizili hiç include satırı kalmamış olacak. Şimdi makro tanımlamalarıyla ilgili kısım üzerinde çalışıyorum. İlerledikçe bu bloğu güncelleyeceğim.

12 Kasım 2015 Perşembe

Open Source Conference in Turkey

        Open Source Conference was organized this year for the first time in Ankara - capital of Turkey -. Conference is going to take 5 days, it's started 9th november and it's going to end 13th november. The conference aims to bring together key people in the public sector, to announce works on open source and free software like Pardus, enGerek, Lider Ahenk and to raise awareness. The Conference is local and unfortunately it hasn't any English websites. I hope they will add soon.

        The first day of the conference i've given a talk about LibreOffice. LibreOffice is one of the most important points for Turkey. LibreOffice is an important step for spreading of free softwares. Because this office suit can run on GNU/Linux, MacOs, and Windows. LibreOffice will take an important role in the migration to free operating systems.

        There was no active work on LibreOffice in Turkey until recently. Now there is a team in my University who works for LibreOffice. We are studying to learn LibreOffice, fixing the bugs and spreading our work and LibreOffice by blog posts and other social media tools. Thanks to Necdet Yücel for advising us in this process and thanks to helpfull LibreOffice development team. 

        You can access my presentation from here. My presentation includes following parts:
  • Libreoffice history
        I've told StarOffice, OpenOffice, Oracles's mistakes, why LibreOffice forked from OpenOffice and The Document Foundation.
  • Why we should use LibreOffice in public?
        In this part i've told principles of free software and why are they important for us.
        LibreOffice Turkish translation rate is 100% and this is the most important necessity if we want to spread LibreOffice in Turkey. (Thanks to Turkish translation team)
        No licence fee. I tried to explain this part very carefully. Because nothing should take precedence over LibreOffice is a free software. LibreOffice needs money to continue too.
        LibreOffice is improved enough to cover the needs and changable according to neccessaries. 
  •  How to support LibreOffice. How to continue LibreOffice project?
        I've told that LibreOffice needs code contributions, translation, documentation and donation -for domains, servers, developers, events etc- 
  • Which countries migrated to LibreOffice?
        I've told the countries using LibreOffice direct or indirect, reasons of unsuccesful and successful migrations.
  • What are we doing for LibreOffice in Turkey
        I've told our (LibreOffice team in University) works . We are 10 people. I explained what should be done to increase this number.

We are planning to participate next years conference as libreoffice developers.

1 Kasım 2015 Pazar

LibreOffice Belge Önizlemesi Geliştirmesi

LibreOffice ile ilgili geliştirme sürecimiz heyecanla devam ediyor. Ben LibreOffice kullanıcı arayüzüyle ilgili bir geliştirme yaptım. Bu süreçte kelime işlemci bileşenini bolca kurcaladım.

Bugzilla kaydı şurada bulunan işte yapılması istenen kelime işlemci ile açılmış ya da hazırlanmış bir belgenin baskı önizleme modunda sayfalar arasında hareket etmeyle ilgiliydi. Çözüm için gönderdiğim 5.1 sürümünde kullanabileceğiniz özelliğin yamasını şuradan inceleyebilirsiniz:

https://gerrit.libreoffice.org/19335


Yamadan Önce


 


Gönderdiğim yamadan önce önizleme modundayken belgenin sayfaları arasında gezinmenin iki yolu vardı. Ya araç çubuğunda bulunan Belge başına git, Belge sonuna git, Öncekine git ve Sonrakine git düğmeleri, ya da farenin tekerleği ile gezinebiliyordunuz. Bu çok sayfalı belgelerde 200. sayfaya gitmek isteyen biri için zor bir yoldur.

Yamadan Sonra 



 


Gönderdiğim yamadan sonra araç çubuğuna eklediğim nümerik alan sayesinde artık 200. sayfaya gitmek isteyen direkt 200 yazarak gidebilecek.

Bu işlerle ilgili çok heyecanla çalışıyoruz. Bu yıl daha çok güzel işler çıkarmayı hedefliyoruz.

5 Ekim 2015 Pazartesi

Aarhus, Danimarka LibreOffice Konferansı 2015



  Bu yıl Libreoffice Konferansı 23-25 Eylül tarihleri arasında Aarhus, Danimarka'da gerçekleşti. Ben de Türkiyeden gelen tek katılımcı ve aynı zamanda  konuşmacıydım. Etkinliğe katılım 30 farklı ülkeden ve yaklaşık 150 kişi civarındaydı. Etkinlik Aarhus semtindeki bi halk kütüphanesinde gerçekleşti. Konuşmalar paralel iki oturumda yapıldı.


  Konferansta  LibreOffice geliştiricileri, katkıcıları, pazarlamacıları, kullanıcıları, ülkelerindeki göçlerde rol almış insanlar, öğrenciler vardı.




  Konferansın ikinci günü saat 4 civarı konferans alanına ulaşabildim. Tanışmaya ve konuşmaya bu kadar istekli bir topluluğu ilk defa görüyorum sanırım. İlk olarak LibreItalia ekibiyle sonra Sophie -Organizasyonda büyük emeği geçen kişi- ile tanıştım. Yaka kartımı ve bi takım LibreOffice çıkartmaları aldıktan sonra son oturumlara katıldım. O gün paralel oturumlardan biri sadece ODF ile ilgiliydi. Son oturumda ise Bjoern Lİbreoffice sürümlerini nasıl çıkardıklarından bahsetti.

  Konferansın 3. günü benim de konuşmamın olduğu gündü. Öncesinden de çok hazırlanmış olmama ve Türkiye'de 15 kez konuşmuş olmama rağmen yapacağım ilk ingilizce sunumum olacağından yine ilk defa konuşacakmışım gibi heyecanlıydım :) Kendi konuşmamın olduğu saate kadar herhangi bir oturuma katılamadım. Etkinlik alanında bi yandan içimden konuşmamın provasını yapıp bi yandan insanlarla tanıştım. Etkinliğin benim için en güzel tarafı bu tanışma kısmıydı. Listelerde yazıştığım irc de konuştuğum soru sorduğum  insanlarla konuşup tanışmak çok güzeldi. 

  Yerel organizasyon çok iyi hazırlanmıştı. Konferans boyunca ihtiyacımız olan herşey mevcuttu, yardıma ihtiyaç duyulduğunda ilgilenecek birilerini bulmak çok kolaydı ve teknik hiçbir sorun yaşanmadı.

  Konuşma vakti geldi çattı. Düşünmek yaşamaktan her zaman daha zordur bunu bi kez daha kendime kanıtlamış oldum. Düşündüğüm kadar zor olmadı ingilizce sunum yapmak. Sunumun arkasından gelen soruları da rahatlıkla cevapladım. Bunda okulun son döneminde ve bu yaz katıldığım ingilizce kurslarının konuşma klüplerinin de etkisi büyük. Çanakkalede LibreOffice için çalışan 10 arkadaşım  ve Türkiyede planlanan LibreOffice göçü hakkında soru soruldu. Her anlamda benim için bulunmaz bir tecrübeydi. Buradan kullandığım sunuma ve konuşma özetine ulaşabilirsiniz.


Bu da sunumumun videosu


                               

  Konferansın bitiminde hackfest düzenlendi. Konferans alanından ayrı bir yerde yapılacaktı. Bulması kolay olmadı ama bulduk. 42 kişi etkinliğe kaydolmuş olmasına rağmen toplasan 5 kişi vardık ancak. Bu katıldığım ilk hackfest olduğundan baştan napacağımızı anlayamadım çok. Sonra anladım ki kendimiz istediğimiz konuyla ilgili çalışacakmışız, birşey sormak istediğinde şu kişiler c++ tan anlar, şunlar şundan, bunlar bundan diye bir grup kendini tanıttı. 2 saat kadar çalıştık ve ardından yemek saati geldi. Yemek daha çok kaynaşma ortamı gibiydi. Oturduğum masada müthiş bir sirkülasyon vardı. Gerçekten tanışmak için bu kadar istekli bir topluluk ilk defa görüyorum. İlk defa gittiğim bi ülkede sanki uzun süredir oradaymışım gibi hissettim.

  Konferansın son günü tüm oturumlara katılmaya çalıştım. Her alanda olduğu gibi LibreOffice tarafında da kadın geliştirici çok az sayıda. Son gün etkinlikteki durumu gören biri LibreLadies gibi topluluk olsa süper olmaz mı diyerek sanıyorum ki bu topluluğun da temelleri atmış oldu. Süper olur diyenlere bakarak böyle söylüyorum.

  Son gün LibreOffice'in 5. yaş günü için pasta kestik. İyi ki forklandın LibreOffice :)




















Beni her zaman cesaretlendirdiği ve bu konferansa katılımım için sağladığı tüm desteği için Necdet Yücel 'e sonsuz teşekkürler.




3 Mart 2015 Salı

Özgür Yazılımı Richard Stallman'dan Dinlemek

    28 Şubatta Richard Stallman Sabancı Üniversitesine geldi. Biz de kalabalık bir grupla dinlemeye gittik.  Elbette bişeylere ikna olmak için orada değildik.  Bu konuyu çok kez Necdet Yücel'den dinledik. Ama bunu özgür yazılım akımını başlatan adamdan dinlemekte ayrı güzeldi. O konuşurken bi o kadar rahat biz ise acayip heyecanlıydık. :)

    Stallman önce yazılımların neden özgür olması gerektiğine,  özgürlük kavramının hükümet dahil çok kişiyi rahatsız etmesine değindi.  Aslında sadece yazılım tarafında değil sanatta, düşünceyi ifade etmede, hayatta özgürlükten bahsetti. Bunun nasıl sağlanabileceğinden bahsetti. Onu dinlerken insan böyle bir dünyayı hayal edemiyor tabi. Çıkışta Necdet hocayla aramızda geçen diyalog şöyleydi:

- Stallmanın hayalindeki dünya çok güzel ama insan böyle bir dünyayı hayal edemiyor.
+ Bundan 30 yıl öncede özgür yazılım diye bir şeyi de hayal edemiyordu insanlar.

:) (İç ses : Umut var)

    Bir de Linus'a gönderme yapmayı ihmal etmedi tabi. "Linux işletim sistemleri söylemi yanlış." Linux işletim sisteminin sadece çekirdeği. Geri kalan özgür araçlar GNU projesinin ürünleri. Lütfen Linux yenine GNU/Linux kullanalım Stallman'ın hakkını Stallman'a verelim :)

    Bir de Açık Kaynak mevzusundan bahsetti. Açık kaynak diye bir kavram var elbette. Ama bunun Stallman ile bi alakası yok. Açık kaynağın babası falan diye bahsedilmesinden oldukça rahatsız. Tam da bunu yazacakken Stallmanın türkçe viki maddesine bakayım dedim bir de ne göreyim. Her yerde açık kaynak yazıyor. Kolları sıvadım ve özgür yazılım ulan diye değiştirdim :)

    Kısacası Stallman'ı görmüş olmak heyecan ve mutluluk vericiydi. Bu konuşmayı kaçırdıysanız geç kalmış değilsiniz. 6 Mart 2015 te BİLMÖK'te yine konuşacak ve biz de orada olacağız :)



Şimdi de en havalı fotoğrafımı paylaşıyorum :)



13 Şubat 2015 Cuma

Dünden Bugüne Kadın Yazılımcı ve Toplumdaki Yeri

    Bu başlık bu sene Akademik Bilişim 2015’te panelimizin başlığıydı. Panelde tüm sorulara istediğim cevabı vermediğim belki atladığım kısımlar olmuştur diye yazıyorum.


1) Kendinizi tanıtır mısınız?


Merhabalar. Adım Gülşah. Çanakkale Onsekiz Mart Üniveristesinde bilgisayar mühendisliği son sınıf öğrencisiyim. Özgür yazılım insanıyım ve bununla gurur duyuyorum.  cesi ve pebble-remote projelerinin yazarıyım. Linux çekirdeğinin katkıcılarındanım. Çoğunlukla pozitif bi insanım :)


2) Bu alana nasıl yöneldiniz?


Aslında bu alana çok bilinçsizce yöneldim. Herhangi bir meslek için yeteneğimizin test edilmesinin mümkün olmadığı başlı başına facia bir üniversite sınavından sonra tercih zamanı geldi. Gittiğim lise ve dershane sadece en popüler bölümlere öğrenci yerleştirip reklam yapma amacındaydı. Bunun farkındaydım ve onların yönlendirmelerine güvenemedim. Kendi çabamla yaptığım araştırmayla kendimi bu bölüme diğerlerinden daha yakın hissettim. İlk sene hazırlık okudum ve araştırmamın üstünkörü olduğunu bölüme girdikten hemen sonra anladım. Daha sonra bölümü değil ama mesleği gerçekten çok sevdim.



3) Üniversite öncesi ve mühendislik fakültelerindeki eğitim sisteminin eksiklikleri sizce nelerdir?


Konuyu bilgisayar mühendisliği açısından inceleyeceğim. Söyleyeceklerim etrafımda gözlemlediklerim olacak:


- Öncelikle lise son sınıfa gelene kadar 9 sene boyunca ingilizce eğitimi alıp hala ingilizceyle ilgili sorun yaşanıyorsa mutlaka bişeyler yanlış yapılıyor demektir. Çünkü 9 sene müthiş bir zaman. Ve okuduğunu anlayamayacak kadar öğrenememiş olmak eğitim sisteminin aksayan yönlerinden bu bölüm için hayati önemi olanı.  


- Diğer eksiklik mesleklerin neler yaptığı konusunda liseler çapında yeterli bilgilendirme çalışması olmaması (En azından benim gittiğim lise için). Eğer benim bir lisede öğretmen müdür gibi görevim olsaydı çocukları ilk senelerinden itibaren mesleklerini iyi yapan insanlarla tanıştırmaya çalışırdım.

- Üniversite düzeyinde ise benim gözlemlediğim kendilerinin süper karşısındakinin aptal olduğunu düşünen yorgun bıkkın eğitmenler ve doğal sonucu olarak sınav sonucuna odaklı isteksiz (neler yapabileceğinden habersiz) mühendislik öğrencileri. Kadın veya erkek hiç farketmez. Tabiki çok iyi eğitmenler ve çok iyi öğrenciler de var. Ben genel kanımdan bahsediyorum.

4) Bu meslekten insanların (kadınların) uzaklaşmasına sebep olan şeyler nelerdir?

Kadın veya erkek eğer herhangi bir konuya ilgi duymuyorsa çabalamak için bir sebebi olmaz. İlgi duyup çabalayıp uzaklaşanlar da var.  Benim şimdiye kadar arkadaşlarımdan gözlemlediğim kadarıyla en büyük engel ingilizce.

Bu incelemem kadın açısından olacak. Bu benim çevremde hiç yaşamadığım ama etraftan okuduğum şeyler. Fırsat eşitsizliği. Kadın yazlımcı bloğunda bir yazıyı okurken hayrete düştüğüm seninle çalışamam çünkü kadınsın diyen hoca. Bir proje yapılacaksa önce erkek öğrencilerini tercih eden hoca. Meslek hayatında ortam kahvehaneye dönmesin bakış açısına sahip işveren.

5) Kadın olmanızla ilgili bu alanda karşılaştığınız bir engel oldu mu?


Ben bu konuda çok çok şanslı bir insanım. Hayatımın hiçbir döneminde kadın olduğum için negatif ya da pozitif bi ayrımcığa maruz kalmadım. Ailem bana erkek kardeşime davrandıklarından farklı davranmadı. Daha 14 yaşımdayken ailemden uzak bir yerde liseyi okudum. Bu zor bir karardı ama ailem bana sonuna kadar güvendiğini herzaman hissettirdi. Motivasyon kaynaklarımdan biri de bana güvenen insanların güvenini boşa çıkarmamak.


Lisede de, üniversitede de herhangi bir ayrımcığa uğramadım. Ama üniversitede hayata bakış açımı değiştiren ve bu mesleği sevmeme sebep olan bir hocam oldu. Ve bunu bir kadın olduğum için yapmadığına eminim. Çok yakınımda çok başarılı kadınlar tanıdım. Bu yüzden kadınlar bu mesleği yapamaz fikrine kapılarak zaman kaybetmedim. Çünkü bu meslek öyle bir meslek ki işini iyi yapabiliyorsan ve yaptığını duyurabiliyorsan kadın olup olmadığının puanı 0. Bunu daha iş hayatına hiç atılmamışken nasıl söylüyorsun diyeceksiniz, ona da bir cevabım var. Mesela Linux çekirdeğine yama gönderdiğimiz programın adı OPW Outreach Program for Women. Sanki bi pozitif ayrımcılık var gibi duruyor değil mi :) Olmadığını içine girince anlıyorsunuz. Kimse kötü yazdığınız yada daha iyi yazılabilecek bir yamaya bunu da bir kadın gönderdi ve az kadın var bu işle ilgilenen, olsun kabul edelim demedi. Yama sadece fazla bir boşluk karakterini siliyor olsa bile commit mesajının nasıl yazılması gerektiğini, bir listede nasıl konuşulacağını öğrenene kadar bu boşluk silen yamanın 4 versiyonunu gönderdiğimi hatırlıyorum.


İkinci örneğimde son yaşadığım olaydı. pebble-remote projesiyle ilgili LibreOffice listesine yazdığımda hiçkimse cinsiyetimle ilgilenmedi. İlk mailimde ben de cinsiyetimi belirtme ihtiyacı duymadım. Sadece cevap verirken "his" kullandılar. Bunu düzelttim ve kalan herşey bir işi yapmış insana nasıl davranılıyorsa öyle devam etti. Kimse bir kadın olduğum için kötü yaptığım bişeye iyi demedi. Bu da beni yaptığımın en iyisini yapmak için çalışmaya itti.

Aslında yukarıda söylediklerimin hepsi bana özgür yazılım dünyasının sağladığı şeylerdi. Eğer özgür yazılım işi yapıyorsanız bir işi öğrenmek için çok geniş imkanınız olur. Kendinizi aynı amaç uğruna çalışan kocaman bi ailenin içinde bulursunuz. Tıpkı işlerinden zaman ayırıp hiçbir maddi karşılık almadan eğitim veren ve bu etkinliği düzenleyen insanlar gibi. Kadın ya da erkek olduğunuz önemsizdir.   Çünkü özgür yazılım dünyasında meritokrasi vardır. Bir işi iyi yapıyorsan onun sorumlusu ve sözü geçeni sen olursun. Çünkü özgür yazılım tarafını seçmek ya da seçmemek vermeniz gereken ahlaki bir karardır.


6) Sizce kadınların bu meslekte azınlıkta olmasının nedeni nedir?


Kadın bilinç altında ta çocukluğunda sınırlandırılıyor. Eline verilen bebek, oyuncak ütü, oyuncak fincan takımı, oyuncak yemek seti... bunun gibi önemsiz görülen daha bir sürü davranış çocuğa kadın rolünün böyle bişey olduğunu empoze ediyor. Biraz daha büyüdüğünde şu saatte dışarı çıkamazsın ama erkek kardeşin çıkabilir. Şunları giyemezsin. Şöyle konuşmamalısın böyle gülmemelisin. Böyle oturmamalısın. Hatta daha ilerisi hamileyken dışarı çıkmamalısın (!) Erkeklere uygulanmayan bi çok baskı kadına uygulanabiliyor. Bu zihinsel sınırlamaların bizim meslekteki karşılığı sen bu mesleği yapamazsın. Kadın özgür yetiştirilmiyor. Erkek çocuklarını düzgün yetiştirmektense kızları kafeste büyütmek daha kolay geliyor çok insana. Bunun doğal sonucu olarak kadının özgüveni azalıyor ve yapamayacağına kolay ikna oluyor. Bence bu durumun kökeni budur. Yoksa herhangi bir cinsiyete sahip bir insanın yeterince istediğinde başaramayacağı şey çok azdır. Ve bu durumu düzeltmek geleceğin anne babaları olan bizlerin elinde.


7) Kadın yazılımcı oluşumu hakkında ne düşünüyorsunuz ?


Kavramın eksik kullanıldığını düşünüyorum. Çünkü kadınlar bu sektörde sadece yazılımcı olmuyorlar. Benim tanıdığım bir sürü sistemci networkçü güvenlikçi kadın var. Ama kuruluş amacını ve kuran insanları takdir ediyorum. Ben yaşamamış olabilirim ama sırf bu saçma ayrımcılık yüzünden gelişemeyen, iyi işler yapabilecek bir kadını yüreklendirebilmişlerse ne mutlu onlara.

8) İlham aldığınız insanlar kimlerdir ?


En başta ilham aldığım insan Necdet Yücel'dir. Çünkü bir problemle karşılaştığında pes etmeyip bunu avantaja dönüştürebilen nadir insanlardandır. Beni özgür yazılım dünyasıyla tanıştıran ve desteğini hiç esirgemeyen özgür yazılım dünyasına çok insanı katmış çok değer verdiğim hocamdır. Ve diğer arkadaşları onun sayesinde tanıdım.


Çeşitli alanlarda bilgisayar mühendisi olarak çalışanlar:


Aydan Taşdemir
Merve Yüzbaşıoğlu
Simge Sezgin
Özge Barbaros
Şule Toker
Figen Bozkurt
Pınar Yanardağ
Mehtap Tamtürk
Meltem Parmaksız
Mesutcan Kurt
Engin Manap
Serhat Rıfat Demircan
Ahmetcan Kepenek
Kaan Özdinçer
Mete bilgin
Metin Akdere
Oğuz Yarımtepe


Benim bir üst dönemim olan ve şimdi linux çekirdeğine kod yazan
Ebru Akagündüz


Linux çekirdeğinde çalışan ve coccinelle betik dilinin yazarı
Julia Lawall

O kadar iyi örnekler gördüm ki ilham almamak mümkün değildi :)

9) Siz bir bilgisayar mühendisliği öğrencisi olarak bu güne kadar neler yaptınız?

Git sürüm takip sistemini iyi kullanmayı öğrendim. Bu sonraki projelerimi geliştirirken bana büyük hız kazandırdı.
Log analiz araçlarının testi için Apache sunucusunun log dosyalarını taklit eden bir program yazdım.
Linux çekirdeğine 70 ten fazla yamam kabul edildi.
Supervisor için merkezi bir web arayüzü yazdım (cesi).
Libreoffice ve OpenOffice için Pebble ile uzaktan kumanda uygulamasını yazdım. Uygulamam 6 dile çevirildi. The Document Foundation deposuna girdi. Ve LibreOffice geliştiricisi oldum :)
Şimdiye kadar bu tarz etkinliklerde yaptıklarımı anlattım.
Şimdi hem pebble-remote uygulamasını geliştiriyorum hem de webmin ile ilgili çalışıyorum bir yandan ingilizce kursuna gidiyorum.

10) Kadın yazılımcılara önerileriniz nelerdir.


Kadın yazılımcılara söyleyebileceğim eğer yeterince çalışırsanız yapamayacağınız hiçbirşey yok. Erkekler bu işe daha yatkın deniliyor. Belki bilgisayar oyunlarını seviyor olmaları, ilgi duymaları bu işe başlamak için bir kıvılcım olabilir. Ama ilgi ve yetenek sadece başlangıç için bir kıvılcım. Ve aradaki bu fark çok çalışılarak hızlıca kapanabilir. Ve insan çok çalışarak kısa zamanda çok yol katedebiliyor. Eğer Türkiye'de bu saçma ayrımcılık yüzünden engellendiğinizi düşünüyorsanız bırakın oraları ve uluslarası özgür yazılım projelerine destek verin. Oralarda bu konu çoktan aşılmış durumda. GSOC OPW gibi etkinliklere katılmaktan korkmayın. Başarısız olmak bile size tahmin ettiğinizden çok fazla fayda sağlayacaktır.


Türkiye de kadın olmak hiçkolay değil biliyorum ama bunu aşmak bizim elimizde :) Yeterince isterseniz yapabilirsiniz kızlar :)


11 Şubat 2015 Çarşamba

Kendisi Soğuk İnsanları Sıcak Ülke: Finlandiya

    Bu da bu bloğun ilk gezi yazısı oluyor :)

    Helsinkiden döneli 2 gün oluyor. Tam soğuğun şokunu atlattım derken Türkiye de kara kışa yakalandım :)

    Hava alanına indim. Ufak tefek pürüzlerin dışında bir sorun yaşamadan ülkeye giriş yaptım. Hava alanından bir dünya harita, broşür, dergi topladıktan sonra ilk nereye gideceğime karar verdim. İlk ziyaret ettiğim yer Helsinki'nin simgesi haline gelmiş olan Helsinki katedrali idi.
 

     Sonra içine girip etrafı gezmeye başladım. İçerisi dışarıdan göründüğü kadar büyük değildi. Etrafta çok az insan vardı. Zaten ülke nüfusu çok fazla olmayan bir yer ve hava gerçekten çok soğuktu.


    Açıkçası buradan çıktığımda nereye gideceğimi pek bilmiyordum. Gezilecek yerler birbirine gerçekten çok uzak ve çoğu müze veya kışın kapalı olan yerlerdi. Bu kısıtlı vakti müzeleri gezerek geçirmek yerine şehri keşfetmek istiyordum. Sonra başladım yürümeye ve tesadüfen deniz kenarına giden bir yol buldum. Yolun sonunda gördüğüm manzara şok ediciydi. 






Gördüğünüz bu finli denizin ortasında buzu kırmış  balık tutuyordu :) Bi süre şaşkın şaşkın baktım :) Deniz gözümün alabildiğine buzdu. Gemiler buzun içine saplanmış hareket edemez gibi görünüyordu. Benim kalacağım hotel Suomenlinna adasındaydı ve feribot kullanmam şarttı. Şoku atlattıktan sonra bu fotoğrafı çekmek için müsade istedim. Sonra içimde bi korkuyla adaya giden feribotların  kalktığı yeri aramaya başladım. Kafamda bi takım B planları kurarken feribotların kalktığı yeri buldum. Neyse ki buzun içinden gidip gelen feribotları gördüm ve içim rahatladı. Son feribot saatini öğrendim ve devam ettim.





Ve denizin kenarına bir hatıra bırakayım dedim.

"Kripton was here"


Sonra o civarda bir takım kafelerin, pastanelerin hatta et satılan yerlerin olduğu bir kapalı mekan vardı. Hem meraktan hem de bi miktar ısınmak için girdim içeri.

    Etrafta geyik ve balık etinden aklınıza gelebilecek her türlü ürünü bulabilirsiniz. Aynı zamanda geyik boyunuzundan yapılmış çok süs eşyası vardı. Baştan ben onları üzeri cilalanmış tahta sanmıştım. Sonra satıcı geyik boynuzundan yapıldığını söyleyip örnek bir geyik boynuzu gösterince içim bi tuhaf oldu. O geyiklerin bunun için avlanma ihtimalini  düşününce almaktan vazgeçtim.

     Saat geç olmamasına rağmen hava kararmaya başlamıştı. Ben de çok yorulmuştum. Ama ertesi gün katılacağım Rails Girls etkinliği için nereden gideceğimi öğrenmem gerekiyordu. O tarafa giden otobüsler Kamppi adlı alışveriş merkezinin içinden kalkıyordu. Daha önce çıkardığım haritadan takip ederek yolumu kaybettikçe etrafa sorarak burayı buldum. Buraya gelene kadar şehirde dikkatimi çeken şeylerden bahsedeceğim. Bir defa etrafta bir tane bile sokak hayvanı görmedim. Gördüğüm tüm hayvanlar sahipleriyle geziyordu. Sonra civardaki binalar yapılar en az 70-80 yaşında görünüyordu. Şehrin nostaljik bir havası vardı. Şehirde trafik sorunu hiç yoktu ama yayalar da sürücüler de trafik kurallarına çok katı bağlıydı. Yol bomboş olsa bile yayalar karşıya geçmek için yeşil ışığın yanmasını bekliyordu. Ve sürücüler mutlaka geçen yayaya öncelik veriyordu. Etrafta tehlikeli görünen kimse yoktu. Özellikle gece oturulacak kafeler dışındaki yerler, esnaf saat en geç 7 de kapılarını kapatıyordu.

    Sonra etkinlik alanına gideceğim otobüsün yerini buldum. Ama saat geç olmuştu ve gideceğim yer en az yarım saat mesafedeydi. Bunun için geç olduğuna karar verdim. Yemek yemek için bir yer aramaya başladım. Menüler fince yazdığından pek bişey anlayamıyordum ve midem pek iyi değildi. Finlandiyaya özgü yemek denemeyi o günlük erteledim ve feribotların olduğu yere geri döndüm. Sonra o buzlu denizin ortasından buzları kıra kıra 15 dk lık ada yolculuğu başladı.


    Adaya indiğimde feribottan inenlerin dışında kimse yoktu. Herkes bi anda gideceği yerlere dağıldı ve adada sadece ben varmışım gibi his oluştu. Biraz ürkütücüydü :) Sonra oranın hotel olduğunu anlamakta biraz zorlansamda kalacağım hoteli buldum. Zaten önceden okul olarak kullanılan bir binaymış. Buda öyle gereksiz bir bilgi :) Küçük aksiliklerle birlikte o geceyi atlattım.

    Ertesi gün etkinlik akşam 6 da başlayacaktı bende oldukça erken uyandım ve başladım adayı keşfetmeye. Elimde adaya ait bir rehber vardı. Rehberde yazan ne kadar yer varsa akşam 4 e kadar gezmeyi hedefledim.

    Ada gezintim başladı. O gün havanın soğuğu yerinde olsa da rüzgar olmadığından çekilir durumdaydı. Dikkatimi çeken ilk şey adada gördüğüm turistler dışındaki herkesin bisikletlerle gezmesiydi. Kapısının önünde bir sürü bisiklet olan bir bina gördüm. Baştan buradan bir bisiklet kiralayabilirim diye düşündüm. Sonra gördüğüm her binanın önünde bisiklet olduğunu farkettim. Bunların ada insanlarına ait olduğunu anladım. Dedim ki tabana kuvvet :)  Hedefim adanın ta öbür ucundaki kral geçidiydi.

Yolda beni ilk karşılayan Suomenlinna kilisesiydi.





















Bi müddet daha yürüdükten sonra UNESCO tarafından dünya mirasları listesine alınmış bir tersanenin yanından geçtim.



    Kral geçidine ulaşana kadar bunun gibi bir çok tünelin içinden geçtim.

Sağında ve solunda bulunan kapılardan bu tünelin içinde gezmek mümkündü ama içerisi karanlık ve bu biraz ürkütücüydü. İlk kapıdan girdikten sonra vazgeçtim :) Yolda karşıma çıkanlar aşağıda.





    Yolculuk çok güzeldi ama varacağın yerin mesafesini bilemediğinizde yol hiç bitmeyecek gibi oluyor :) Sonunda meşhur kral geçidini buldum. Karlar altında olsa da gerçekten manzarası harika bir yerdi. Eminim yazın çok daha güzel görünüyordur.



    Artık geri dönüp Rails Girls etkinliğinin yerini bulma zamanı gelmişti. Aynı yolu geri döndüm ve aslında adanın ne kadar küçük olduğunu dönüş yolunda anladım.  Dönüşte bir restorant budum.  Şimdi fin yemeklerini deneme zamanı. Yemekte ne olduğunu anlamadığım etli patatesli bir yemek, değişik bir çorba ve garip malzemelerden yapılmış bir salata vardı. Yedim ama inanın ki ne yediğimi bilmiyorum  :D  Doğrusu yemeklerden pek hoşlanmadım. Sonra feribotla helsinkiye geri döndüm otobüse binip etkinlik alanına vardım.





    Bulamayacağım korkusundan olsa gerek etkinlik alanına biraz erken vardım. Geleceğime pek ihtimal vermediklerinden geldiğimde bi şaşkınlıkla karşılandım :) Farkındayım bilgisayar mühendisliği son sınıf öğrencisi için hafif bir etkinlikti ama hem bunu hem de yurt dışına çıkma işini tecrübe etmiş oldum.

    İlk gün kurulum yapıldı. Katılımcı ve eğitmenlerle tanıştık. İkinci gün ise kendi web sayfamızı oluşturup görünümünü iyileştirdik. Benim içinde bulunduğum takımın eğitmeni Adanalı çıktı :) Ama Linus Torvalds'ın yetiştiği ülkede düzenlenen bu etkinlikteki tek linux tabanlı işletim sistemi kullanan olmak üzücüydü.  Etkinlik bittiğinde çok yorgundum havadan dolayı biraz da üşütmüştüm. Bittiği gibi adaya geri döndüm ve dinlendim.

    Ertesi sabah kendimi daha iyi hissediyordum. Akşam 6 da uçağım vardı. Gezemediğim bi yer kaldıysa oraları gezmeyi planlıyordum. Ama adada öyle bir rüzgar vardı ki gezmek mümkün değildi. Adada bulduğum ilk kafeye girdim. Bişeyler yiyip zaman geçirmeye çalıştım ama hava pek düzeleceğe benzemiyordu. Deniz manzaralı (manzara az çıkmış olsa da) sıcak kafeden bir kare :)


Sonra rüzgarı göze aldım ve günü geri kalanında planladıklarımı yapmaya karar verdim. Limanda kocaman bir dönme dolap vardı. Ona binip insanlara tepeden baktım :p



Dönme dolaptan gördüğüm bir kilise daha vardı. Orayı atladığımı farkettim Hemen orayı da bulup görüpte gezmediğim bir yer bırakmadım :) Kilisede tesadüfen bir vaftiz törenine rastladım.






Ve her şehirde olması gereken bir köprü :p


    Sonra hava alanına geri dönüp bu macerayı da böyle sonlandırdım. Helsinki soğuk ama insanları çok yardım severdi. İlk yurt dışı tecrübemdi. Bazı zorluklarla karşılaştım ama üstesinden geldim. Bu yolculuk kendime olan güvenimi arttırdı, ingilizce konuşmama katkı sağladı ve cabası olarak rails öğrendim :)

    İmkanı olanlara tavsiye ederim :)