11 Şubat 2015 Çarşamba

Kendisi Soğuk İnsanları Sıcak Ülke: Finlandiya

    Bu da bu bloğun ilk gezi yazısı oluyor :)

    Helsinkiden döneli 2 gün oluyor. Tam soğuğun şokunu atlattım derken Türkiye de kara kışa yakalandım :)

    Hava alanına indim. Ufak tefek pürüzlerin dışında bir sorun yaşamadan ülkeye giriş yaptım. Hava alanından bir dünya harita, broşür, dergi topladıktan sonra ilk nereye gideceğime karar verdim. İlk ziyaret ettiğim yer Helsinki'nin simgesi haline gelmiş olan Helsinki katedrali idi.
 

     Sonra içine girip etrafı gezmeye başladım. İçerisi dışarıdan göründüğü kadar büyük değildi. Etrafta çok az insan vardı. Zaten ülke nüfusu çok fazla olmayan bir yer ve hava gerçekten çok soğuktu.


    Açıkçası buradan çıktığımda nereye gideceğimi pek bilmiyordum. Gezilecek yerler birbirine gerçekten çok uzak ve çoğu müze veya kışın kapalı olan yerlerdi. Bu kısıtlı vakti müzeleri gezerek geçirmek yerine şehri keşfetmek istiyordum. Sonra başladım yürümeye ve tesadüfen deniz kenarına giden bir yol buldum. Yolun sonunda gördüğüm manzara şok ediciydi. 






Gördüğünüz bu finli denizin ortasında buzu kırmış  balık tutuyordu :) Bi süre şaşkın şaşkın baktım :) Deniz gözümün alabildiğine buzdu. Gemiler buzun içine saplanmış hareket edemez gibi görünüyordu. Benim kalacağım hotel Suomenlinna adasındaydı ve feribot kullanmam şarttı. Şoku atlattıktan sonra bu fotoğrafı çekmek için müsade istedim. Sonra içimde bi korkuyla adaya giden feribotların  kalktığı yeri aramaya başladım. Kafamda bi takım B planları kurarken feribotların kalktığı yeri buldum. Neyse ki buzun içinden gidip gelen feribotları gördüm ve içim rahatladı. Son feribot saatini öğrendim ve devam ettim.





Ve denizin kenarına bir hatıra bırakayım dedim.

"Kripton was here"


Sonra o civarda bir takım kafelerin, pastanelerin hatta et satılan yerlerin olduğu bir kapalı mekan vardı. Hem meraktan hem de bi miktar ısınmak için girdim içeri.

    Etrafta geyik ve balık etinden aklınıza gelebilecek her türlü ürünü bulabilirsiniz. Aynı zamanda geyik boyunuzundan yapılmış çok süs eşyası vardı. Baştan ben onları üzeri cilalanmış tahta sanmıştım. Sonra satıcı geyik boynuzundan yapıldığını söyleyip örnek bir geyik boynuzu gösterince içim bi tuhaf oldu. O geyiklerin bunun için avlanma ihtimalini  düşününce almaktan vazgeçtim.

     Saat geç olmamasına rağmen hava kararmaya başlamıştı. Ben de çok yorulmuştum. Ama ertesi gün katılacağım Rails Girls etkinliği için nereden gideceğimi öğrenmem gerekiyordu. O tarafa giden otobüsler Kamppi adlı alışveriş merkezinin içinden kalkıyordu. Daha önce çıkardığım haritadan takip ederek yolumu kaybettikçe etrafa sorarak burayı buldum. Buraya gelene kadar şehirde dikkatimi çeken şeylerden bahsedeceğim. Bir defa etrafta bir tane bile sokak hayvanı görmedim. Gördüğüm tüm hayvanlar sahipleriyle geziyordu. Sonra civardaki binalar yapılar en az 70-80 yaşında görünüyordu. Şehrin nostaljik bir havası vardı. Şehirde trafik sorunu hiç yoktu ama yayalar da sürücüler de trafik kurallarına çok katı bağlıydı. Yol bomboş olsa bile yayalar karşıya geçmek için yeşil ışığın yanmasını bekliyordu. Ve sürücüler mutlaka geçen yayaya öncelik veriyordu. Etrafta tehlikeli görünen kimse yoktu. Özellikle gece oturulacak kafeler dışındaki yerler, esnaf saat en geç 7 de kapılarını kapatıyordu.

    Sonra etkinlik alanına gideceğim otobüsün yerini buldum. Ama saat geç olmuştu ve gideceğim yer en az yarım saat mesafedeydi. Bunun için geç olduğuna karar verdim. Yemek yemek için bir yer aramaya başladım. Menüler fince yazdığından pek bişey anlayamıyordum ve midem pek iyi değildi. Finlandiyaya özgü yemek denemeyi o günlük erteledim ve feribotların olduğu yere geri döndüm. Sonra o buzlu denizin ortasından buzları kıra kıra 15 dk lık ada yolculuğu başladı.


    Adaya indiğimde feribottan inenlerin dışında kimse yoktu. Herkes bi anda gideceği yerlere dağıldı ve adada sadece ben varmışım gibi his oluştu. Biraz ürkütücüydü :) Sonra oranın hotel olduğunu anlamakta biraz zorlansamda kalacağım hoteli buldum. Zaten önceden okul olarak kullanılan bir binaymış. Buda öyle gereksiz bir bilgi :) Küçük aksiliklerle birlikte o geceyi atlattım.

    Ertesi gün etkinlik akşam 6 da başlayacaktı bende oldukça erken uyandım ve başladım adayı keşfetmeye. Elimde adaya ait bir rehber vardı. Rehberde yazan ne kadar yer varsa akşam 4 e kadar gezmeyi hedefledim.

    Ada gezintim başladı. O gün havanın soğuğu yerinde olsa da rüzgar olmadığından çekilir durumdaydı. Dikkatimi çeken ilk şey adada gördüğüm turistler dışındaki herkesin bisikletlerle gezmesiydi. Kapısının önünde bir sürü bisiklet olan bir bina gördüm. Baştan buradan bir bisiklet kiralayabilirim diye düşündüm. Sonra gördüğüm her binanın önünde bisiklet olduğunu farkettim. Bunların ada insanlarına ait olduğunu anladım. Dedim ki tabana kuvvet :)  Hedefim adanın ta öbür ucundaki kral geçidiydi.

Yolda beni ilk karşılayan Suomenlinna kilisesiydi.





















Bi müddet daha yürüdükten sonra UNESCO tarafından dünya mirasları listesine alınmış bir tersanenin yanından geçtim.



    Kral geçidine ulaşana kadar bunun gibi bir çok tünelin içinden geçtim.

Sağında ve solunda bulunan kapılardan bu tünelin içinde gezmek mümkündü ama içerisi karanlık ve bu biraz ürkütücüydü. İlk kapıdan girdikten sonra vazgeçtim :) Yolda karşıma çıkanlar aşağıda.





    Yolculuk çok güzeldi ama varacağın yerin mesafesini bilemediğinizde yol hiç bitmeyecek gibi oluyor :) Sonunda meşhur kral geçidini buldum. Karlar altında olsa da gerçekten manzarası harika bir yerdi. Eminim yazın çok daha güzel görünüyordur.



    Artık geri dönüp Rails Girls etkinliğinin yerini bulma zamanı gelmişti. Aynı yolu geri döndüm ve aslında adanın ne kadar küçük olduğunu dönüş yolunda anladım.  Dönüşte bir restorant budum.  Şimdi fin yemeklerini deneme zamanı. Yemekte ne olduğunu anlamadığım etli patatesli bir yemek, değişik bir çorba ve garip malzemelerden yapılmış bir salata vardı. Yedim ama inanın ki ne yediğimi bilmiyorum  :D  Doğrusu yemeklerden pek hoşlanmadım. Sonra feribotla helsinkiye geri döndüm otobüse binip etkinlik alanına vardım.





    Bulamayacağım korkusundan olsa gerek etkinlik alanına biraz erken vardım. Geleceğime pek ihtimal vermediklerinden geldiğimde bi şaşkınlıkla karşılandım :) Farkındayım bilgisayar mühendisliği son sınıf öğrencisi için hafif bir etkinlikti ama hem bunu hem de yurt dışına çıkma işini tecrübe etmiş oldum.

    İlk gün kurulum yapıldı. Katılımcı ve eğitmenlerle tanıştık. İkinci gün ise kendi web sayfamızı oluşturup görünümünü iyileştirdik. Benim içinde bulunduğum takımın eğitmeni Adanalı çıktı :) Ama Linus Torvalds'ın yetiştiği ülkede düzenlenen bu etkinlikteki tek linux tabanlı işletim sistemi kullanan olmak üzücüydü.  Etkinlik bittiğinde çok yorgundum havadan dolayı biraz da üşütmüştüm. Bittiği gibi adaya geri döndüm ve dinlendim.

    Ertesi sabah kendimi daha iyi hissediyordum. Akşam 6 da uçağım vardı. Gezemediğim bi yer kaldıysa oraları gezmeyi planlıyordum. Ama adada öyle bir rüzgar vardı ki gezmek mümkün değildi. Adada bulduğum ilk kafeye girdim. Bişeyler yiyip zaman geçirmeye çalıştım ama hava pek düzeleceğe benzemiyordu. Deniz manzaralı (manzara az çıkmış olsa da) sıcak kafeden bir kare :)


Sonra rüzgarı göze aldım ve günü geri kalanında planladıklarımı yapmaya karar verdim. Limanda kocaman bir dönme dolap vardı. Ona binip insanlara tepeden baktım :p



Dönme dolaptan gördüğüm bir kilise daha vardı. Orayı atladığımı farkettim Hemen orayı da bulup görüpte gezmediğim bir yer bırakmadım :) Kilisede tesadüfen bir vaftiz törenine rastladım.






Ve her şehirde olması gereken bir köprü :p


    Sonra hava alanına geri dönüp bu macerayı da böyle sonlandırdım. Helsinki soğuk ama insanları çok yardım severdi. İlk yurt dışı tecrübemdi. Bazı zorluklarla karşılaştım ama üstesinden geldim. Bu yolculuk kendime olan güvenimi arttırdı, ingilizce konuşmama katkı sağladı ve cabası olarak rails öğrendim :)

    İmkanı olanlara tavsiye ederim :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder